4 Eylül 2013 Çarşamba

KUVEYT TÜRK OKULU MARŞI

 Kuveyt Türk Okulumuz.
İlim irfan yolumuz,
Talim edep burcumuz,
Selam vatan borcumuz.

Hurma zeytin mazimiz,
Ay ve yıldız kalbimiz,
Ezan bayrak sevgimiz,
Güçlüyüz Kuveytliyiz.

Rüzgâr olur eseriz,
Türkiye der tüteriz.
Her birimiz neferiz,
Ülkemizi severiz.

Kuveyt Türk Okulumuz.
İlim irfan yolumuz,
Talim edep burcumuz,
Selam vatan borcumuz.
Muzaffer ÇEVEN
28.07.2012 – 17.05, AYDIN – TÜRKİYE 



17 Mayıs 2012 Perşembe

RoFal Project Exhibition 01.05.2012, Ennis, Co Clare IRELAND


EXHIBITION – ROFAL PROJECT (2010 – 2012)
LLP Comenius Regio 2010-1-TR-1-COM13-16597-1
Roma Families Learning - The importance of parental involvement on children's education


22 Nisan 2012 Pazar

CUTO MARŞI


Beste : Necat Serkan ÜN
Söz     : Muzaffer ÇEVEN
2006 


SELAM OLSUN (CUTO MARŞI)


Havva Nenemizin diyarından
Vatana selam olsun
Adem Dedemizin toprağından
Bayrağa selam olsun
Kızıl Denizin rüzgarından
Türk Milletine selam olsun
Cidde Türk Okulundan selam olsun


Biz tek yüreğiz her şey Türkiye için
and olsun 
Biz neferiz her şey Vatan için
Vatan sağ olsun
Emeklerimiz ay yıldız için
helal olsun
Cidde Türk Okulundan selam olsun


































(Cidde Uluslararası Türk Okulu Marşı)
SELAM OLSUN


Havva Nenemizin diyarından
Vatana selam olsun
Adem Dedemizin toprağından
Bayrağa selam olsun
Kızıl Denizin rüzgarından
Türk Milletine selam olsun
Cidde Türk Okulundan selam olsun


Biz tek yüreğiz her şey Türkiye için
and olsun 
Biz neferiz her şey Vatan için
Vatan sağ olsun
Emeklerimiz ay yıldız için
helal olsun
Cidde Türk Okulundan selam olsun


Mekkeden Anadoluya
selam olsun
Medineden Rumeliye
selam olsun
Ciddeden Güzel Yurduma
selam olsun
Cidde Türk Okulundan selam olsun
MUZAFFER ÇEVEN                

TAKINTILAR


Bir girdi olduğunda üretken bir beyinde, çıktı olarak görülecektir değişim ve gelişim. Önemli olan girdinin ve çıktının ne olduğu ve ne olmadığı bilincinde olmaktır.

Yediklerimize dikkat ettiğimiz kadar, beynimize de aynı özeni gösterebilelim ki, girdiler ve çıktılar anlam kazanabilsin. Gönül süzgecinden geçmeyen girdi, düşünce dünyamızda büyük hasarlara neden olabilir. O nedenle öğrenim ve eğitim sürecinde, girdinin niceliğinden çok niteliği  öne çıkar. Ucuzcu yaklaşımlara avans vermeden fikir çilesi çekilerek elde  edilecek bize  bizlik katacak girdilerin çokluğundan çok kalitesiyle başımız ağrısın… Bu bize sonrasında huzur verecek tek çıkar yol… Yoksa takıntılar haline gelen girdiler, bizi bizden koparan çıktılar haline dönüşür.

Beden ve ruh sağlığımızın korunması, takıntıları takıntı haline getirmemek ölçüsünde gizli… Her konuda ve durumda hangi sorun-çözüm kapısından girdi-çıktıdan ziyade, hangi hedefe ulaşılabildi kaygısını yaşamayı düşünmemiz ve uygulamamız yerinde olur sanıyorum. Çıkmamak üzere girmek, girmemek üzere çıkmak ise, sorunun bir başka boyutu…

Hastalık haline gelen bir takıntı: Girdi mi? Çıktı mı? Okuyansak-dinleyensek, bu bir girdi; yazansak-anlatansak, bu bir çıktı. Ya sadece okur-yazarsak? Artık zamanı gelmedi mi, kültür ve uygarlık yolunda yol almanın?

YILLIKTAN SAYFALAR


YILLIKTAN SAYFALAR

Saniyelik, dakikalık, saatlik, günlük, haftalık, aylık, yıllık, asırlık. Bu sözcüklerden ;yıllık-a takıldık. Bir yıl boyunca yaptıklarımıza takıldık. Ya yapamadıklarımız? Yıllıkda yer aldık, okundukça hatırda kaldık. 

Kafamdaki yıllıktan bir sayfa: Her şey zamanında yapıldığında anlamlı. Helva yapmak için un, şeker ve yağı canımızın istediği zamanda değil, olması gereken zamanda bir araya getirmemiz önemli. Bu da yetmez. Nasıl getireceğimizi de bilmek ve bu konuda deneyim sahibi olmak, belki daha da önemli. İşte bu yüzden, öğrenciyken boşa geçirdiğimiz zamanı, mezuniyet sonrası üzüntüyle hatırlarız. 

Zaman, mekan, ben ve bendeki ben. Bizi biz yapacak ve bize hız kazandıracak sır bu. Kelimelerle çelik çomak oynamak gibi bir çıkıntımız yok. Var olanla var işimiz. Kavgamız, var olma kavgası. Yolumuz açık olsun, dikenine katlanırız... Bülbülün mekanı gül olsun... Dikeniyle gül koklanmalı... Koklayınca gülü batsa da gülün dikeni, yüzümüzdeki gülü küle çevirmenin derdini taşıyoruz. Kelimeler, kelimeler.

Yıllıktan arda kalanlar bunlar. Yıllığın bile eskitemediği eski, yeniden daha yeni. Hangi altın kural, hangi vazgeçilmez değer, artık eskidi bu damgasını yiyebilir? Sadece eski diye her tarafı dökülen aslında hiç yeni olamayan gerçek eski yeni, yeni diye bize hep yutturulmaya devam edilecek mi? Kim diyebilir, kaleme paydos? Kalemin şekil değiştirmesi değil sorun olan. Sorun, kalemden vazgeçilmesi... Kalemin ucundan açılan kapı, ufkumuzun kapılarını açık tutacaktır. Tutuculuğun böylesi güzel. Tutkun olmayan hangi işi ucundan tutabilir ki? Selam osun kalem tutan ellere! Yazık kalem yerine, taşı tesirli kılanlara!

Çözüm işte bu bilmecede gizli. Çözdükçe kör düğümü, içimizden bir ses şunu söylüyor: Gözünle gör. Üçüncü gözünle gör. Nedir bu üçüncü göz? Gönlümüzden beynimize uzanan bir yolun yolcusu olan bir göz. Han da var hancı da, olunca yolcu. Tasalanmayın yol da biter, yeter ki yıllıkların tozunu silkecek bir yoldaşımız olsun. 

Mezun öğrencilerimizin bilimde çakılı kalmalarını ve bilimde mezun olmayı asla düşünmemelerini salık veriyorum, mutluluklar diliyorum. (Master, Phd yapmalarını ve üniversite tahsilini kısa kesmemelerini istiyorum.) Okuma hastalığı dışında hep hastalıksız başarı dolu bir ömür diliyorum.
Muzaffer ÇEVEN


KENDİNE AİT BİRİ OLMAK

Öğrencilerimizden beklenen kendine ait biri olabilmektir. Sıradan biri, birilerine dayalı biri olmak ya da "Nedir önemli olan?" Bu sorunun cevabı bulunduğunda başarı elde edilebilir.

Bir ayın birini beklemek, birilerini beklemek ve hiçbir zaman kendine ait biri olamamak. Tavassut ile hareket eden biri olmak ve ne olduğunu bilememek. Çağın vebası olan bir illet. Sonuç toplu bir zillet. Kendine ait biri olduğumuz gün, gerçekten bir Millet olabilmek mümkün.

Birilerinden bir şey duydum demek ve bu şeye göre hareket etmek, çalışma disiplinini felce uğratan en önemli hastalık. İlacı ise kendi işini kendin görmek ve kendine ait olabilmek. Bu ne demek? Bu, duygulu davranabilmek ama duygusal davranmamak demek. Bu, düşünceli davranabilmek ve ön yargılı davranmamak demek. Bu, birilerine dayalı davranmamak ama birilerine danışarak hareket etmek demek. Bu, danışarak dağları aşmak ve kendini aşarak, kendine ait olarak iş yapmak demek.

Tanıdık ile tanımadık kavramlarını bir tarafa bırakarak, bitaraf davranabilmek ve tanıdık-tanımadık herkese eşit davranabilmek erdemine sahip olmak. Olmak ya da olmamak, sırrı bunda. Bir iş yapmadan gölge bir kişilik ile ne kadar başarılı olabiliriz? Hele hele politize edilmiş davranış biçimleri ile hangi kalıcı sonuçları alabiliriz? Devlet adamı, Millet adamı olabilmek ve adam gibi adam olabilmek, derdimiz olmalı. Beklenen ve özlenen mevsim ilkbahardır, sonbahar değil. Sonbaharı bile ilkbahar yapacak olan bir şey, içimizde değişmeyen İlkbahardır. İşimizi kış tutarak, çalışmalarımızı son süreç olan yaza taşıyabiliriz. En önemlisi ise, hep bahar canlılığını gösterebilen bir birey olabilmemizdir.

Öğrencilerimizi bu düşüncelerle kucaklıyorum. Her bir öğrencimin, kendine ait olabilen biri olabilmesini ve başarılı, mutlu bir yaşam sürmesini diliyorum. 2006 Yıllığına her göz attıklarında hep çalışmaları gerektiğini hatırlamalarını istiyorum. Her zaman söyleye geldiğim bir sözü yineliyorum: Okuma hastalığı dışında hep hastalıksız başarı dolu bir ömür diliyorum.

Muzaffer ÇEVEN
(2006-2007 Yıllığından)


İÇTENLİK

Bütün işlerin en önemli mihenk taşı içtenlik. Kaybedildiğinde telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkar. 

Her durumda ve her koşulda içtenlikle yapılan bir işin başlangıcı acı ve keder de olsa neticesi tatlı ve sevinçtir. Sabır ise zaferdir. Nefere (kişiye) düşen, sabırlı olmaktır. Bilim, sabırla elde edilir. İçtenlik ile korunur, paylaştıkça çoğalır, çalıştıkça gelişir ve kaydedildiğinde kalıcı olur. 

Öğrencilerimizin; iyi dinleyen, iyi konuşan, iyi yazan ve iyi okuyan olabilmeleri amacımız. Bu amacın gerçekleşmemesi, her birimizin iliklerimize kadar hissedeceği acımız olmalı. Yarım adamlardan kurtulduğumuz gün, Millet olarak çağdaş uygarlık düzeyini aşacağımız gündür. Dün dündür, bugün bugün anlayışını yıkıp; düne, bugüne ve yarına sahip kafalara sahip olmamız; tam adam olabilmek için tek yol.

İçtenlik. İçi dışı bir, özü sözü bir birilerine ihtiyacımız var. Her zaman doğruyu söyleyen, kendine zarar geleceğini bilse, yine de doğruyu söyleyen birilerine ihtiyacımız var. İşini kış tutan, kılı kırk yaran can dostlara, vefalı dostlara ihtiyacımız var. Ölesiye öğrenen, ölesiye öğreten canlara can kurban. Yaban ellerde, yaptıklarıyla hep gönüllerde olmak emelimiz. Bizi her yerde güçlü kılan gönlümüz, dilimiz ve elimiz. 

Öğrencilerimizden beklediğimiz, sözümüze söz eklediğimiz ama hiç teklemediğimiz gücümüz; benliğimiz, kısacası içtenliğimiz. Hep okuma hastası olmalarını dilediğim; sıhhat, başarı ve mutlululuk dilediğim öğrencilerimden, içtenlikle yüksek öğrenimlerine devam etmelerini istiyorum. Selam, saygı ve sevgilerimle. 

Muzaffer ÇEVEN
http://zafernefer.4t.com/blank_10.html


TÜRK BAYRAĞI

Yıl 1994 ya da 1995. Özbekistan Özbek Türk Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesinde İngilizce Öğretmeni olarak görev yapıyorum. Fırsat buldukça oradaki insanlarla tanışıyor ve onlarla birlikte oluyorum. Türk töre ve adetlerinin en güzel örneklerini iliklerime kadar yaşıyorum. Tanıştığım bir Ahiskalı Türkün bana ve diğer arkadaşlarıma gösterdiği itibarı hiç unutamam. Vatanımızı VATAN, bayrağımızı BAYRAK bilen insanlar Ahiska Türkleri. Bu insanların Yurdumuzun değişik yerlerine yerleştirilmelerine ihtiyaç var. Bir ağaca aşı yapmak gibi bir şey. Sözümü getireceğim anı şu: Türk Bayrağını gördüğünde öylesine duygulandı ve ağladı ki. Sarıldı. Öptü. Öptü. Anladım ki Türk Bayrağı her an yanımızda taşımamız gereken bir numaralı ihtiyaç malzemesi! Eşimin de Taşkentde görev yaparken Türk Büyükelçiliğinde Türk Bayrağının dalgalanışını ilk gördüğü andaki heyecanını ve gözyaşlarını hiç unutamam. Şu an bile o göz yaşlarının tazeliğini gözlerimde ve yüreğimde içtenlikle hissedebiliyorum.

Muzaffer ÇEVEN- Cidde Uluslararası Türk Okulu Müdürü (İngilizce Öğretmeni)
http://zafernefer.4t.com/blank_10.html">http://zafernefer.4t.com/blank_10.html